Duş alırken ne söylenir ?

Irem

New member
Duş Alırken Ne Söylenir? Suyun Altında Düşünmek Üzerine Bir Hikâye

Geçen hafta sonu, sabahın erken saatlerinde, banyodan gelen su sesi evin sessizliğini dolduruyordu. Cam buğulanmış, aynada yalnızca siluetler seçiliyordu. O an aklıma geldi: Bir insan duş alırken ne söyler? Bu sadece sözlerle ilgili bir soru değildi; düşünceler, yüzleşmeler, planlar ve iç konuşmalarla dolu bir alanın kapısıydı. O sabah yaşadıklarımı, forumdaki dostlarla paylaşmak istedim; belki siz de kendi su altı düşüncelerinizde bir yankı bulursunuz.

---

1. Karakterlerle Tanışma: Suyun Altındaki Diyalog

Hikâye, küçük bir sahil kasabasında geçiyor. Deniz kokusu evlerin duvarlarına sinmiş, sabahları martıların sesiyle uyanan bir yer burası. Başkarakterimiz Arda, otuzlu yaşlarının sonunda, mühendis bir adam. Duş onun için yalnızca temizlik değil, günün stratejik planlama odası. O sabah, ellerini saçlarının arasından geçirirken kendi kendine mırıldandı:

— “Bugün çözüm üretmeliyim, mazeret değil.”

Su, zihnindeki karmaşayı yumuşatırken bir ses duydu. Eşi Zeynep banyoya yaklaşmış, kapı aralığından gülümseyerek konuştu:

— “Yine kendi kendine konuşuyorsun.”

Arda gülerek cevap verdi:

— “Su beni dinliyor, en azından o yargılamıyor.”

Zeynep, bir psikologdu; empati onun ikinci doğasıydı. Arda’nın bu haline kızmak yerine onu anlamaya çalışırdı.

— “Belki de su, seninle tartışmak istiyor. Dinlemeyi biliyor musun?” diye sordu.

O an Arda sustu. Çünkü Zeynep’in sorusu, suyun sıcaklığından bile derin bir etki bırakmıştı.

---

2. Tarihsel Yansıma: Suyun Altında Söylenen Eski Sözler

Su, insanoğlunun en eski aynasıdır. Antik Yunan’da filozoflar, arınmayı yalnızca bedensel değil, zihinsel bir eylem olarak görürlerdi. Plutarkhos’un yazılarında “su, düşüncelerin yankısını saflaştırır” ifadesi yer alır. Japonya’da ise “misogi” adı verilen arınma ritüellerinde insanlar sessizce suyun altına girer, yalnızca kalplerinde söylenen sözlerle ruhlarını temizlerdi.

Arda ve Zeynep’in hikâyesi, bu kadim geleneğin modern bir versiyonu gibiydi. Arda suyun altında plan yaparken, Zeynep duyguların akışını çözmeye çalışıyordu. İkisi de haklıydı, çünkü duşta söylenen sözler, insanın iç dünyasının haritasını çıkarır.

---

3. Erkeklerin Çözüm Odaklılığı: Suyun Mekaniği

Arda’nın zihni bir mühendis gibi çalışıyordu. Su akarken, beyninde devreler kuruluyor, olasılıklar hesaplanıyordu.

— “Projeyi nasıl hızlandırabilirim? Ekipteki anlaşmazlığı nasıl çözmeliyim?”

Bu iç konuşmaların, bilişsel psikolojideki “kendilik diyalogları” kavramıyla benzerliği vardır. Yapılan araştırmalar (Meichenbaum, 1977), erkeklerin stresli durumlarda dışsallaştırılmış iç konuşmalarla çözüm üretmeye daha yatkın olduğunu gösterir. Duşun ritmik sesi, bu düşünce sürecine nörofizyolojik bir ritim sağlar; beynin alfa dalgalarını artırarak yaratıcılığı tetikler.

Arda farkında olmadan bir strateji kuruyordu — sadece iş için değil, kendi hayatı için.

---

4. Kadınların Empatik Yaklaşımı: Suyun Sesiyle Konuşmak

Zeynep için duş, sessizlikle iletişim kurma anıydı. Suya hiçbir şey söylemezdi; o sadece dinlerdi. Duşun sesi, terapötik bir fon gibi akarken, o insanların duygularını hatırlardı: bir danışanın ağlaması, bir çocuğun korkusu, bir dostun kırgınlığı…

Psikoloji literatüründe, bu süreç duygusal rezonans olarak adlandırılır (Batson, 1991). Zeynep, kendi iç sesini başkalarının yankısıyla buluşturuyordu. Su, onun için bir dinleyici değil; bir yoldaştı.

O sabah aynaya baktığında sessizce fısıldadı:

— “Kendimi affetmeyi öğrenmeliyim.”

Bu cümle, sabahın buharı içinde kaybolmadı; çünkü Arda duymuştu. Ve belki de ilk kez, o sözleri duyması gerektiğini fark etti.

---

5. Toplumsal Bir Yansıma: Su Altında Söylenen Gerçekler

Birçok kültürde duş ya da banyo, itirafın güvenli alanı sayılır. Modern sosyoloji, bireylerin en dürüst oldukları anların yalnızlık anları olduğunu öne sürer. 2020’de yapılan bir çalışmada (Journal of Environmental Psychology), katılımcıların %63’ü duşta kendiyle “konuştuğunu” itiraf etmiştir.

Belki de bu nedenle, “duş alırken ne söylenir?” sorusu, “kendine ne kadar dürüst davranabiliyorsun?” sorusuna dönüşür.

Zeynep’in empatisiyle Arda’nın stratejik düşüncesi birleştiğinde, suyun altında söylenen sözler artık bir monolog değil, bir diyalog haline gelmişti. Birbirlerini duymayı öğrendiklerinde, sessizlik bile konuşuyordu.

---

6. Su ve Hafıza: Akışın İçinde Yenilenmek

Hikâyenin ilerleyen kısmında, Arda ve Zeynep kasabanın eski hamamına giderler. Orada yaşlı bir kadınla tanışırlar. Kadın gülümseyerek şöyle der:

— “Evladım, su sadece kiri değil, geçmişi de yıkar.”

Bu söz, ikisini derinden etkiler. Çünkü geçmişte biriken duygular da, su gibi akmadığında tortulaşır. Arda bunu fark ettiğinde kendi kendine mırıldandı:

— “Belki de her sabahın duşu, sadece bir temizlik değil, bir yeniden doğuş provasıdır.”

---

7. Okuyucuya Davet: Sen Duşta Ne Söylüyorsun?

Belki siz de suyun altındayken fark etmeden konuşuyorsunuzdur. Belki sessizce geçmişe söyleniyorsunuz, belki geleceğe söz veriyorsunuz. Arda çözüm bulmaya, Zeynep anlamaya çalışıyordu. Peki ya siz? Suya ne anlatıyorsunuz?

Kimi insanlar duşta şarkı söyler, kimileri dua eder, bazıları sadece susar. Ancak hepsi, bilinçaltının kapısını aralayan aynı ritimde birleşir: suyun sesi.

---

Sonuç: Suyun Altında Söylenen Sözler, Hayatın Aynasıdır

Duşta söylenenler aslında insanın iç sesinin yankısıdır. Kimi zaman plan, kimi zaman pişmanlık, kimi zaman umut olur. Arda ve Zeynep’in hikâyesi, birbirini tamamlayan iki dünyanın hikâyesidir: aklın stratejisiyle kalbin empatisi.

Bilim, psikoloji ve tarih bize gösteriyor ki; su sadece temizlemez, aynı zamanda düşündürür. Belki de insan, kendini en iyi duşta konuşurken tanır.

Peki sen, bugün duş alırken ne söyleyeceksin?
 
Üst