Müspet adalet nedir ?

Irem

New member
Müspet Adalet Nedir? – Hak, Vicdan ve Bir Çay Bahçesi Hikayesi

Selam forum ahalisi!

Bugün size, hayatın tam ortasından bir hikâye anlatacağım. Olay küçük bir kasabada geçiyor, ama verdiği ders koca dünyaya sığmaz.

Konu: Müspet adalet.

Ama sıkmayacağım sizi; bu ne bir hukuk dersi, ne de felsefe kitabı. Bu hikâye, insanın içindeki adalet duygusuyla, kanun satırlarının çatıştığı bir anın hikâyesi.

---

1. Kasabanın Hakimi: Mehmet Bey ve Soğukkanlı Adalet

Kasabanın ortasında küçük bir adliye binası vardı.

Hâkim Mehmet Bey, her sabah kravatını aynı açıyla bağlar, masasındaki dosyaları milimetrik bir düzenle dizerdi.

O tam bir müspet adalet insanıydı.

Yani, yasaların çizdiği sınırların içinde kalmayı, duygulardan ziyade kurallara dayanmayı severdi.

Kasabalılar ona “taş suratlı Mehmet” derdi.

Çünkü ne sinirlenir, ne duygulanır, ne de taraf tutardı.

“Adaletin duygusu değil, mantığı olur,” derdi her zaman.

Ama o gün, mahkemesine öyle bir dava geldi ki, yıllardır sarsılmayan o mantık terazisi ilk kez titredi.

---

2. Dava: Bir Kadın, Bir Kaza ve Bir Vicdan Hikayesi

Davacı Elif Hanım’dı.

Elif, kasabada herkesin sevdiği, yardımsever bir öğretmendi.

Bir gün, okula giderken yaşlı bir adamın arabasına çarpmıştı. Adam yaralanmış, kısa bir süre sonra da vefat etmişti.

Elif o kadar üzülmüştü ki günlerce uyuyamamıştı.

Kazanın tamamen bir “trafik hatası” olduğu raporlarla sabitti.

Yani yasa derdi ki: Elif suçsuz.

Ama Elif’in vicdanı başka diyordu.

Duruşmada, gözleri dolu dolu hâkime baktı:

“Ben hatalı olmasam da, bir canın benden dolayı gittiğini biliyorum.

Beraat istesem bile huzur bulamam.

Sadece anlamak istiyorum: Adalet bu mu?”

Mahkeme salonu bir anda sessizleşti.

İşte o an, Mehmet Bey’in içindeki o taş gibi sert adalet duygusu çatladı.

---

3. Hâkimin İç Dünyası: Kanun Satırlarıyla Kalp Sesleri Arasında

Mehmet Bey o gece dosyayı kapatamadı.

Hukuken her şey açıktı: suçsuzdu.

Ama vicdanen?

İşte orası belirsizdi.

Pencereden kasabanın ışıklarına baktı, sonra kendi kendine mırıldandı:

“Yasa suçsuz diyor… ama vicdan sanki başka bir şey söylüyor.”

O an fark etti ki, müspet adalet, sadece kanunu uygulamak değil; o kanunun insana hizmet etmesini sağlamak demekti.

Çünkü adalet, sadece kağıtta değil, kalpte de olmalıydı.

---

4. Elif’in Gözünden Adalet: Empatiyle Bakmak

Elif duruşmadan sonra kasaba çay bahçesine gitti.

Yanına en yakın arkadaşı Zeynep geldi.

“Sen suçsuzsun Elif, niye bu kadar üzülüyorsun?” diye sordu.

Elif derin bir nefes aldı:

“Çünkü adalet sadece haklı çıkmak değildir Zeynep, başkasının acısını hissedebilmektir.”

Kadınların dünyası işte…

Onlar yasadan çok ilişkilerdeki dengeye bakarlar.

Elif’e göre müspet adalet, sadece “kurallı” değil, kalpli bir şeydi.

Birini affetmek, bir hatayı anlamak, empati kurmak…

Belki de bazen en doğru adalet, cezadan değil, merhametten doğardı.

---

5. Erkeklerin Bakışı: Kural, Mantık ve Çözüm

O sırada kasabanın kahvesinde muhabbet dönüyordu.

Ahmet Usta, çayını yudumlarken söze girdi:

“Adalet duygusallık kaldırmaz kardeşim.

Eğer herkes kalbine göre karar verse, bu ülke karışır!”

Yan masadan genç bir mühendis seslendi:

“Ama bazen kalp, aklın göremediğini görür Ahmet Usta.”

Usta başını salladı:

“Kalp yanılır, kanun yanılmaz.”

İşte erkeklerin klasik tavrıydı bu:

Çözüm odaklı, net, kuralcı.

Onlar için sistem düzeni sağlarsa, adalet gerçekleşmiş olurdu.

Ama kadınlar o düzenin içine duygunun, insanlığın da girmesini isterdi.

Ve belki de müspet adalet, bu iki bakışın tam ortasında duruyordu.

---

6. Hüküm Günü: Adaletin İki Yüzü

Mahkeme günü geldiğinde herkes nefesini tutmuştu.

Mehmet Bey dosyayı kapattı, uzun uzun Elif’e baktı.

Sonra sakin bir sesle konuştu:

“Elif Hanım, yasa sizi suçsuz buluyor.

Ama görüyorum ki, siz zaten kendi vicdanınızda cezayı vermişsiniz.

Müspet adalet, sadece kanunun çizdiği yoldan değil, insanın özünden doğar.

O yüzden hükmüm şudur: Suçsuzsunuz.

Ama bu olay, hepimize bir ders olsun: Adalet, kalpten başlar.”

Salondaki herkes sustu.

O cümle, yasadan daha derin bir etki bıraktı.

Elif gözyaşlarını sildi, hafifçe gülümsedi.

Hâkimle göz göze geldiğinde, ikisi de biliyordu:

O gün orada bir “karar” değil, bir anlayış verilmişti.

---

7. Mahkeme Dışında: İnsanların Adalet Algısı

Kasaba ikiye bölünmüştü.

Bir grup “Hâkim yumuşak davrandı” derken, diğerleri “Gerçek adalet bu” diyordu.

Ama herkesin ortak noktası şuydu:

O gün, adaletin sadece soğuk bir terazi olmadığını anlamışlardı.

Bir çocuk bile sordu annesine:

“Anne, müspet adalet ne demek?”

Kadın gülümsedi:

“Yasayı uygularsın ama kalbini kapatmazsın oğlum.”

İşte o tanım, en sade hâliyle her şeyi özetliyordu.

---

8. Forum Sorusu: Sizce Müspet Adalet Mümkün mü?

Sevgili forum ahalisi,

Sizce müspet adalet — yani hem kanuni hem vicdani denge — gerçekten mümkün mü?

Yoksa adaletin bir tarafı hep eksik mi kalır?

Erkekler için çözüm net: “Kural neyse o.”

Kadınlar için ise mesele farklı: “Kalp ne diyor, ona bak.”

Ama hayat, belki de bu iki sesi birlikte duymayı gerektiriyor.

Tıpkı Mehmet Bey’in hükmünde olduğu gibi:

Bir taraf mantığı, diğer taraf merhameti temsil eder.

İkisi birleşince adalet gerçekten “müspet”, yani olumlu, yapıcı ve insanca olur.

---

9. Son Söz: Adaletin Sıcak Tarafı

Kasabanın üzerinden gün batarken, Elif okula dönüyordu.

Yolda küçük bir çocuk elinde kitapla yanına geldi.

“Öğretmenim,” dedi, “Hâkim amca sana niye suçsuz dedi?”

Elif eğildi, gülümsedi:

“Çünkü adalet sadece kanunla değil, kalple olur.”

O gün, kasabanın insanları bir şeyi öğrendi:

Müspet adalet;

ne sadece kuraldır,

ne sadece duygudur.

İkisinin dengesi, insanın vicdanında buluştuğunda gerçek adalet doğar.

Ve bazen, en büyük hüküm, mahkeme salonunda değil, insanın içinde verilir.
 
Üst