Kaan
New member
Bir Başlangıç, Bir Yolculuk: Tez Hazırlarken Önsöz Yazmak Üzerine Bir Hikâye
Herkese merhaba,
Bugün sizlerle, tez yazım sürecinin belki de en duygusal anlarından birini paylaşmak istiyorum. Benim için, her şeyin başladığı o anı hatırlıyorum. Gerçekten zorlayıcıydı ama aynı zamanda en derin duyguları hissettiğim anlardan biri de orasıydı. O dönemde çok yalnız hissetmiştim. Tez yazma sürecinin derin ve zorlu yolculuğuna çıkarken, insan bazen öyle bir noktaya gelir ki; ne kadar ilerlediğini görmek, aslında varacağına inandığı noktayı biraz daha netleştirir. Ama bunu başarmadan önce, ilk adımda, ilk cümleyi yazarken biraz kaybolur.
Bir şey daha fark ettim o süreçte: Erkeklerin bir problemi çözme yaklaşımı, kadınlarınsa empatik ve ilişkisel yönleri, aslında tez yazım sürecinde de kendini farklı bir şekilde gösteriyor. Size biraz bunu anlatmak istiyorum, çünkü belki bazılarınızın bu hikâyeye dair bir şeyler bulmasını umuyorum. Bu yazıyı okurken, kendi deneyimlerinizle harmanlanmış düşüncelerinizin bir an parlayacağını hissedeceğinizi düşünüyorum. Hadi gelin, başlıyoruz…
Hikâyenin Başlangıcı: İki Farklı Bakış Açısı
İlk karakterimiz Mehmet. Her zaman çözüm odaklı biri. Bir sorun olduğunda hemen çözümü bulur, sonra o sorunun detaylarına takılmadan yoluna devam eder. Onun için sorun, çözülmeye müsait bir şeydir ve her şeyin bir mantığı vardır. Tez yazma süreci de ona göre bir problem çözme işiydi. İlk başta, onu en çok zorlayan şey, "önsöz" kısmıydı. "Bir giriş yazalım, sonra teoriyi yazarız," diyordu. O, tez yazmanın teknik ve mantıklı kısmına odaklanmayı tercih ediyordu.
Ama bir gün, uzun bir çalışma günü sonrasında Mehmet, bilgisayarının başında durup bir süre düşündü. Önsözün ne olduğunu hatırladı. Bu sadece akademik bir girişten fazlasıydı. Bu, onun teziyle bütünleşeceği, insanları hissettireceği bir noktaydı. İşte o anda, içindeki stratejik bakış açısı devreye girmeye başladı. "Önsöz, tek bir cümlede özetlenemez," diye düşündü. "Bir duygu, bir hikâye olabilir. İnsanlar yazdığın metnin arkasındaki duyguyu da hissetmeli."
Farklı Bir Yolculuk: Ayşe'nin Empatik Yaklaşımı
Diğer karakterimiz Ayşe. Ayşe tez yazma sürecine ilk girdiğinde, ne yazık ki Mehmet gibi düşünmedi. Onun için önsöz, kişisel bir yolculuktu. İnsanlar, başkalarına yazdığı şeylerin duygusal yükünü hissederlerse, gerçek anlamda bir bağ kurarlar. Ayşe’nin tez yazma sürecindeki yaklaşımı, yalnızca bir bilimsel çalışmayı değil, aynı zamanda bir insanın içsel serüvenini de anlatmak üzerineydi.
Tezinin önsözünü yazarken, Ayşe, tam olarak ne hissettiğini anlamaya çalıştı. İlk kez akademik bir iş yapıyordu ve bu süreç onu hem korkutuyor, hem de bir şekilde özgürleştiriyordu. İntihar düşüncelerinin göğsünde yoğunlaştığı o karanlık günlerden, yeni bir şeyin var olma isteğiyle dolduğu parlak anlara geçişi, yazmak zorunda olduğu bu önsözde tam olarak şekillenmeliydi.
Ayşe’nin yazdığı önsöz, akademik bir dilin yanı sıra insanlık haliyle de dokunuyor, kişisel bir dokunuş taşıyordu. O, tezini akademik başarıyla değil, yaşadığı duygusal yolculukla tanımlıyordu. Bir akademik çalışma olmanın ötesinde, onun için bu tez, bir şarkı gibi, bir roman gibi duygusal bir ifade haline gelmişti.
İki Dünyanın Buluşması: Önsözün Duygusal Derinliği
Ayşe ve Mehmet’in tez yazma süreçleri farklıydı, ancak her ikisi de sonuçta aynı noktada buluştular: Önsöz, sadece teknik bilgi aktarmaktan ibaret değildi. Mehmet’in başlangıçtaki “Çözüm odaklı yaklaşımı” ve Ayşe’nin “Empatik bakış açısı” bir araya geldiğinde, önsöz sadece akademik bir giriş değil, aynı zamanda iki farklı bakış açısının harmanlandığı duygusal bir anlatıma dönüştü.
Hikâye, işte burada devreye giriyor: Tez yazarken, yalnızca teknik değil, duygusal bir bağ kurmanız gerekebilir. Kendinizi ve öğrendiğiniz şeyleri yazıya dökerken, sadece mantıklı ve stratejik bir dil değil, aynı zamanda içsel bir his de vardır. Ayşe ve Mehmet’in süreçleri, önsözün yalnızca akademik bir gereklilik olmadığını, aynı zamanda bir anlam yüklediğiniz duygusal bir alan olduğunu gösteriyor.
Bir tez önsözünü yazarken, tüm yolculuğunuzu anlatmayı unutmayın. Zihinsel ve duygusal engelleri aşarak, her iki yönü de tebrik edin. Yazdığınız bu önsöz, sadece bir akademik girişten daha fazlası olacak. Kendi yolculuğunuzun bir parçası, bir anısı… Kendinizi tanımladığınız, kimliğinizi bulduğunuz, bir yolculuğa çıktığınız o anı, bu yazıda insanlar hissedecek.
Siz Nasılsınız? Tezinizin Önsözünü Yazarken Hangi Yolculuğa Çıktınız?
Hikâyeyi paylaştım, şimdi sıradaki adım sizde. Her birinizin tez yazarken yaşadığı duygusal ve zihinsel yolculuğu merak ediyorum. Erkekler çözüm odaklı ve stratejik yaklaşımlar mı benimsedi, kadınlar empatik ve ilişkisel bir dil mi kullandı? Ya da belki de her iki yaklaşımı harmanlayarak kendi tezinizi yazdınız. Hepinizi bu süreçte yaşadıklarınızı paylaşmaya davet ediyorum.
Unutmayın, bu sadece bir akademik yazı değil. Bu, aynı zamanda bir insanlık hali, bir deneyim. Ve yazarken, duygularınızla ne kadar güçlü bir bağ kurarsanız, yazdığınız tez de o kadar gerçekçi ve etkileyici olur.
Yorumlarınızı bekliyorum…
Herkese merhaba,
Bugün sizlerle, tez yazım sürecinin belki de en duygusal anlarından birini paylaşmak istiyorum. Benim için, her şeyin başladığı o anı hatırlıyorum. Gerçekten zorlayıcıydı ama aynı zamanda en derin duyguları hissettiğim anlardan biri de orasıydı. O dönemde çok yalnız hissetmiştim. Tez yazma sürecinin derin ve zorlu yolculuğuna çıkarken, insan bazen öyle bir noktaya gelir ki; ne kadar ilerlediğini görmek, aslında varacağına inandığı noktayı biraz daha netleştirir. Ama bunu başarmadan önce, ilk adımda, ilk cümleyi yazarken biraz kaybolur.
Bir şey daha fark ettim o süreçte: Erkeklerin bir problemi çözme yaklaşımı, kadınlarınsa empatik ve ilişkisel yönleri, aslında tez yazım sürecinde de kendini farklı bir şekilde gösteriyor. Size biraz bunu anlatmak istiyorum, çünkü belki bazılarınızın bu hikâyeye dair bir şeyler bulmasını umuyorum. Bu yazıyı okurken, kendi deneyimlerinizle harmanlanmış düşüncelerinizin bir an parlayacağını hissedeceğinizi düşünüyorum. Hadi gelin, başlıyoruz…
Hikâyenin Başlangıcı: İki Farklı Bakış Açısı
İlk karakterimiz Mehmet. Her zaman çözüm odaklı biri. Bir sorun olduğunda hemen çözümü bulur, sonra o sorunun detaylarına takılmadan yoluna devam eder. Onun için sorun, çözülmeye müsait bir şeydir ve her şeyin bir mantığı vardır. Tez yazma süreci de ona göre bir problem çözme işiydi. İlk başta, onu en çok zorlayan şey, "önsöz" kısmıydı. "Bir giriş yazalım, sonra teoriyi yazarız," diyordu. O, tez yazmanın teknik ve mantıklı kısmına odaklanmayı tercih ediyordu.
Ama bir gün, uzun bir çalışma günü sonrasında Mehmet, bilgisayarının başında durup bir süre düşündü. Önsözün ne olduğunu hatırladı. Bu sadece akademik bir girişten fazlasıydı. Bu, onun teziyle bütünleşeceği, insanları hissettireceği bir noktaydı. İşte o anda, içindeki stratejik bakış açısı devreye girmeye başladı. "Önsöz, tek bir cümlede özetlenemez," diye düşündü. "Bir duygu, bir hikâye olabilir. İnsanlar yazdığın metnin arkasındaki duyguyu da hissetmeli."
Farklı Bir Yolculuk: Ayşe'nin Empatik Yaklaşımı
Diğer karakterimiz Ayşe. Ayşe tez yazma sürecine ilk girdiğinde, ne yazık ki Mehmet gibi düşünmedi. Onun için önsöz, kişisel bir yolculuktu. İnsanlar, başkalarına yazdığı şeylerin duygusal yükünü hissederlerse, gerçek anlamda bir bağ kurarlar. Ayşe’nin tez yazma sürecindeki yaklaşımı, yalnızca bir bilimsel çalışmayı değil, aynı zamanda bir insanın içsel serüvenini de anlatmak üzerineydi.
Tezinin önsözünü yazarken, Ayşe, tam olarak ne hissettiğini anlamaya çalıştı. İlk kez akademik bir iş yapıyordu ve bu süreç onu hem korkutuyor, hem de bir şekilde özgürleştiriyordu. İntihar düşüncelerinin göğsünde yoğunlaştığı o karanlık günlerden, yeni bir şeyin var olma isteğiyle dolduğu parlak anlara geçişi, yazmak zorunda olduğu bu önsözde tam olarak şekillenmeliydi.
Ayşe’nin yazdığı önsöz, akademik bir dilin yanı sıra insanlık haliyle de dokunuyor, kişisel bir dokunuş taşıyordu. O, tezini akademik başarıyla değil, yaşadığı duygusal yolculukla tanımlıyordu. Bir akademik çalışma olmanın ötesinde, onun için bu tez, bir şarkı gibi, bir roman gibi duygusal bir ifade haline gelmişti.
İki Dünyanın Buluşması: Önsözün Duygusal Derinliği
Ayşe ve Mehmet’in tez yazma süreçleri farklıydı, ancak her ikisi de sonuçta aynı noktada buluştular: Önsöz, sadece teknik bilgi aktarmaktan ibaret değildi. Mehmet’in başlangıçtaki “Çözüm odaklı yaklaşımı” ve Ayşe’nin “Empatik bakış açısı” bir araya geldiğinde, önsöz sadece akademik bir giriş değil, aynı zamanda iki farklı bakış açısının harmanlandığı duygusal bir anlatıma dönüştü.
Hikâye, işte burada devreye giriyor: Tez yazarken, yalnızca teknik değil, duygusal bir bağ kurmanız gerekebilir. Kendinizi ve öğrendiğiniz şeyleri yazıya dökerken, sadece mantıklı ve stratejik bir dil değil, aynı zamanda içsel bir his de vardır. Ayşe ve Mehmet’in süreçleri, önsözün yalnızca akademik bir gereklilik olmadığını, aynı zamanda bir anlam yüklediğiniz duygusal bir alan olduğunu gösteriyor.
Bir tez önsözünü yazarken, tüm yolculuğunuzu anlatmayı unutmayın. Zihinsel ve duygusal engelleri aşarak, her iki yönü de tebrik edin. Yazdığınız bu önsöz, sadece bir akademik girişten daha fazlası olacak. Kendi yolculuğunuzun bir parçası, bir anısı… Kendinizi tanımladığınız, kimliğinizi bulduğunuz, bir yolculuğa çıktığınız o anı, bu yazıda insanlar hissedecek.
Siz Nasılsınız? Tezinizin Önsözünü Yazarken Hangi Yolculuğa Çıktınız?
Hikâyeyi paylaştım, şimdi sıradaki adım sizde. Her birinizin tez yazarken yaşadığı duygusal ve zihinsel yolculuğu merak ediyorum. Erkekler çözüm odaklı ve stratejik yaklaşımlar mı benimsedi, kadınlar empatik ve ilişkisel bir dil mi kullandı? Ya da belki de her iki yaklaşımı harmanlayarak kendi tezinizi yazdınız. Hepinizi bu süreçte yaşadıklarınızı paylaşmaya davet ediyorum.
Unutmayın, bu sadece bir akademik yazı değil. Bu, aynı zamanda bir insanlık hali, bir deneyim. Ve yazarken, duygularınızla ne kadar güçlü bir bağ kurarsanız, yazdığınız tez de o kadar gerçekçi ve etkileyici olur.
Yorumlarınızı bekliyorum…