pokemon
New member
ÖABT Ne Zaman Kalkacak? Bir Hikâye, Bir Umut ve Bir Bekleyiş
Herkese merhaba! Bugün hep birlikte bir hikâyeye dalmaya ne dersiniz? Bu hikâye, belki de hepimizin kalbinde bir yerde yankılanan, o beklenen sorunun cevabını arayan bir yolculuğa çıkacak. Çünkü biliyorum, hepimizin kafasında o aynı soru dönüp duruyor: "ÖABT ne zaman kalkacak?"
Bu yazıyı yazarken, bazen tüm bu soruların anlamı birikti ve içimde bir yük haline geldi. Çünkü yıllardır hepimiz o günü bekliyoruz, o günü hayal ediyoruz. Ama bir yandan da o günü beklemek, beklemenin verdiği o kaybolan umutları, verilen emekleri de içeren bir süreç. İşte, bu yazı tam da o “bekleyiş”in içindeki kalp atışları üzerine olacak. Hep birlikte derin bir nefes alalım ve şimdi hikâyemize geçelim...
Hikâyenin Kahramanları: Kenan ve Elif
Kenan, çözüm odaklı bir adamdır. Her şeyin mantıklı bir yoluyla ilerlemesini isteyen, her sorunun çözülmesi gerektiğini düşünen, bazen de bu yüzden sabırsızlaşan bir öğretmendir. O, öğretmenlik mesleğine gönül vermiştir, ancak ÖABT gibi belirsiz bir durum, onun hayatını fazlasıyla zorlaştırmıştır.
Kenan için her şey stratejiktir. Eğer bir şeyin çözülmesi gerekiyorsa, o çözüm her şeyin önündedir. Kenan, bu sınavın kalkmasının ya da bir değişikliğin yapılmasının çoktan olması gerektiğini düşünüyor. Herkes bir çözüm önerisi sunarken, Kenan hızlıca bu önerileri inceler, tartışır ve sonunda bir aksiyon planı yapar. “Eğer ÖABT kalkarsa, işte o zaman her şey daha iyi olacak” diye düşünürken, sabırsızlığı ve çözüm odaklı yapısı ona hep bir yol gösterir. Ama bir türlü beklediği o an gelmez. Yıllar geçer, ve Kenan'ın sabrı yavaşça tükenmeye başlar.
Elif ise tam tersi bir bakış açısına sahiptir. O, çözüm odaklı değil, ilişkisel ve empatik bir bakış açısıyla dünyayı kucaklar. Elif, öğretmenlik mesleğinin getirdiği zorlukları anlamakla birlikte, insanların duygularına da önem verir. Bu nedenle ÖABT’nin kalkıp kalkmayacağına dair duyduğu belirsizlik, onun iç dünyasında daha fazla yankı bulur. Elif, her sabah kalkıp işine giderken hep o soru ile uyanır: “ÖABT ne zaman kalkacak?”
Elif için bu süreç, sadece bir sınavın kalkması meselesi değildir. O, sınavın kalkması gerektiğini kabul eder ama en çok merak ettiği şey, bu süreçte yaşanan duygulardır. Kenan'ın aksine, o yalnızca "ne zaman kalkacak" değil, "bu bekleyişi, bu gerginliği kimlerle paylaşıyorum?" sorusunun peşindedir. Kenan gibi sabırlı olmaktan çok, bazen gücünü başkalarının gözlerindeki duygulardan alır. Her gün kenarda duran o “bekleyişin” içindeki gerilimi hisseder ve bazen içten içe biraz daha sabırlı olmanın yollarını arar.
Kenan’ın Sabırsız Bekleyişi ve Çözüm Odaklı Yaklaşımı
Kenan, her geçen gün sınavın kalkacağı günü dört gözle beklemekteydi. O, hayatındaki her sorunun çözümüne nasıl bir strateji uygulayacağını çok iyi biliyordu. Fakat bu kez sınavın kalkacağı tarihin sürekli ertelenmesi, ona çok derin bir hayal kırıklığı yaşatıyordu. Bu sabırsızlık, onun çözüm odaklı yaklaşımının bir yansımasıydı. Çünkü Kenan için her şeyin bir başlangıcı ve sonu vardı. Eğer bir şey kalkacaksa, o şeyin ne zaman kalktığı, en hızlı şekilde belirlenmeliydi. Bu belirsizlik onun sabrını iyiden iyiye zorlayarak, sürekli olarak bu durumu içsel olarak çözmeye çalışıyordu.
Bir gün, bir grup öğretmen arkadaşlarıyla bir araya geldi. Bu konu, o günkü konuşmalarının başlıca gündem maddesiydi. “Eğer bu sınav kalkarsa, işler ne kadar daha hızlı ilerlerdi!” dedi Kenan, konuşmanın ortasında. “Evet, haklısın Kenan,” dedi bir arkadaşı, “ama ne zaman kalkacak? Bunun bir cevabı yok. Belki de bu sürecin, belirsizliğin, bizleri sınavın ötesine taşımamıza neden olduğu bir dönüm noktasıdır.”
Kenan, biraz düşünerek, sessiz kaldı. Bir yandan duygusal bir dengeye oturtamadığı bu belirsizliğin onu nasıl zorladığını fark ediyordu.
Elif’in Duygusal Yaklaşımı ve Sabır Arayışı
Elif, bir gün Kenan ile karşılaştığında ona şöyle dedi: “Kenan, bu sınav kalkacak mı, bilemiyorum. Ama biz öğretmenlerin bu sınavla olan bağını, duygusal olarak nasıl inşa ettiğimizi de düşünmeliyiz. Hepimiz bu süreçte çok fazla bekledik, ancak belki de bu bekleyiş, bizlere duygusal olgunluk kazandırmıştır.” Kenan, Elif’in sözleriyle derinden etkilendi.
Elif’in yaklaşımı, kenarda duran o bekleyişin içindeki duyguları çok iyi anlatıyordu. Onun için ÖABT'nin kalkması, sadece bir çözüm meselesi değil, aynı zamanda öğretmenlerin mesleki yolculuklarında yaşadığı duygusal bir deneyimin parçasıydı. Elif, sabırsızlık yerine, birbirlerini anlama ve dayanışma oluşturmaya odaklanmıştı.
Kenan, Elif’in sözlerini düşündü. Bu süreç, sadece bir sınavın kalkması meselesi değildi. Aynı zamanda, bir öğretmenin mesleki yolculuğunda yalnız olmadığını anlaması, birlikte beklemenin bir anlam taşımasıydı.
Sonuçta Ne Olacak?
Peki, sonunda ne olacak? Kenan ve Elif’in hikâyesi belki de hepimizin içsel dünyasını yansıtıyor. Kenan çözüm arıyor, sabırsızca bir sonuca ulaşmayı bekliyor, ama Elif ise bu bekleyişin, birbirini anlamak ve duygusal olarak büyümek için bir fırsat olduğunu fark ediyor.
Ve biz, hep birlikte bu hikâyede ilerlerken, kendi bekleyişimizle yüzleşiyoruz. Belki de bu süreç, sadece bir sınavın ne zaman kalkacağını beklemek değil, aynı zamanda bu sürecin içindeki duygusal yolculuğu da kabullenmek.
Sizce bu hikâyede en çok kim haklı? Kenan mı, çözüm odaklı yaklaşımıyla, yoksa Elif mi, duygusal bağların gücüyle? Yorumlarınızı bekliyorum!
								Herkese merhaba! Bugün hep birlikte bir hikâyeye dalmaya ne dersiniz? Bu hikâye, belki de hepimizin kalbinde bir yerde yankılanan, o beklenen sorunun cevabını arayan bir yolculuğa çıkacak. Çünkü biliyorum, hepimizin kafasında o aynı soru dönüp duruyor: "ÖABT ne zaman kalkacak?"
Bu yazıyı yazarken, bazen tüm bu soruların anlamı birikti ve içimde bir yük haline geldi. Çünkü yıllardır hepimiz o günü bekliyoruz, o günü hayal ediyoruz. Ama bir yandan da o günü beklemek, beklemenin verdiği o kaybolan umutları, verilen emekleri de içeren bir süreç. İşte, bu yazı tam da o “bekleyiş”in içindeki kalp atışları üzerine olacak. Hep birlikte derin bir nefes alalım ve şimdi hikâyemize geçelim...
Hikâyenin Kahramanları: Kenan ve Elif
Kenan, çözüm odaklı bir adamdır. Her şeyin mantıklı bir yoluyla ilerlemesini isteyen, her sorunun çözülmesi gerektiğini düşünen, bazen de bu yüzden sabırsızlaşan bir öğretmendir. O, öğretmenlik mesleğine gönül vermiştir, ancak ÖABT gibi belirsiz bir durum, onun hayatını fazlasıyla zorlaştırmıştır.
Kenan için her şey stratejiktir. Eğer bir şeyin çözülmesi gerekiyorsa, o çözüm her şeyin önündedir. Kenan, bu sınavın kalkmasının ya da bir değişikliğin yapılmasının çoktan olması gerektiğini düşünüyor. Herkes bir çözüm önerisi sunarken, Kenan hızlıca bu önerileri inceler, tartışır ve sonunda bir aksiyon planı yapar. “Eğer ÖABT kalkarsa, işte o zaman her şey daha iyi olacak” diye düşünürken, sabırsızlığı ve çözüm odaklı yapısı ona hep bir yol gösterir. Ama bir türlü beklediği o an gelmez. Yıllar geçer, ve Kenan'ın sabrı yavaşça tükenmeye başlar.
Elif ise tam tersi bir bakış açısına sahiptir. O, çözüm odaklı değil, ilişkisel ve empatik bir bakış açısıyla dünyayı kucaklar. Elif, öğretmenlik mesleğinin getirdiği zorlukları anlamakla birlikte, insanların duygularına da önem verir. Bu nedenle ÖABT’nin kalkıp kalkmayacağına dair duyduğu belirsizlik, onun iç dünyasında daha fazla yankı bulur. Elif, her sabah kalkıp işine giderken hep o soru ile uyanır: “ÖABT ne zaman kalkacak?”
Elif için bu süreç, sadece bir sınavın kalkması meselesi değildir. O, sınavın kalkması gerektiğini kabul eder ama en çok merak ettiği şey, bu süreçte yaşanan duygulardır. Kenan'ın aksine, o yalnızca "ne zaman kalkacak" değil, "bu bekleyişi, bu gerginliği kimlerle paylaşıyorum?" sorusunun peşindedir. Kenan gibi sabırlı olmaktan çok, bazen gücünü başkalarının gözlerindeki duygulardan alır. Her gün kenarda duran o “bekleyişin” içindeki gerilimi hisseder ve bazen içten içe biraz daha sabırlı olmanın yollarını arar.
Kenan’ın Sabırsız Bekleyişi ve Çözüm Odaklı Yaklaşımı
Kenan, her geçen gün sınavın kalkacağı günü dört gözle beklemekteydi. O, hayatındaki her sorunun çözümüne nasıl bir strateji uygulayacağını çok iyi biliyordu. Fakat bu kez sınavın kalkacağı tarihin sürekli ertelenmesi, ona çok derin bir hayal kırıklığı yaşatıyordu. Bu sabırsızlık, onun çözüm odaklı yaklaşımının bir yansımasıydı. Çünkü Kenan için her şeyin bir başlangıcı ve sonu vardı. Eğer bir şey kalkacaksa, o şeyin ne zaman kalktığı, en hızlı şekilde belirlenmeliydi. Bu belirsizlik onun sabrını iyiden iyiye zorlayarak, sürekli olarak bu durumu içsel olarak çözmeye çalışıyordu.
Bir gün, bir grup öğretmen arkadaşlarıyla bir araya geldi. Bu konu, o günkü konuşmalarının başlıca gündem maddesiydi. “Eğer bu sınav kalkarsa, işler ne kadar daha hızlı ilerlerdi!” dedi Kenan, konuşmanın ortasında. “Evet, haklısın Kenan,” dedi bir arkadaşı, “ama ne zaman kalkacak? Bunun bir cevabı yok. Belki de bu sürecin, belirsizliğin, bizleri sınavın ötesine taşımamıza neden olduğu bir dönüm noktasıdır.”
Kenan, biraz düşünerek, sessiz kaldı. Bir yandan duygusal bir dengeye oturtamadığı bu belirsizliğin onu nasıl zorladığını fark ediyordu.
Elif’in Duygusal Yaklaşımı ve Sabır Arayışı
Elif, bir gün Kenan ile karşılaştığında ona şöyle dedi: “Kenan, bu sınav kalkacak mı, bilemiyorum. Ama biz öğretmenlerin bu sınavla olan bağını, duygusal olarak nasıl inşa ettiğimizi de düşünmeliyiz. Hepimiz bu süreçte çok fazla bekledik, ancak belki de bu bekleyiş, bizlere duygusal olgunluk kazandırmıştır.” Kenan, Elif’in sözleriyle derinden etkilendi.
Elif’in yaklaşımı, kenarda duran o bekleyişin içindeki duyguları çok iyi anlatıyordu. Onun için ÖABT'nin kalkması, sadece bir çözüm meselesi değil, aynı zamanda öğretmenlerin mesleki yolculuklarında yaşadığı duygusal bir deneyimin parçasıydı. Elif, sabırsızlık yerine, birbirlerini anlama ve dayanışma oluşturmaya odaklanmıştı.
Kenan, Elif’in sözlerini düşündü. Bu süreç, sadece bir sınavın kalkması meselesi değildi. Aynı zamanda, bir öğretmenin mesleki yolculuğunda yalnız olmadığını anlaması, birlikte beklemenin bir anlam taşımasıydı.
Sonuçta Ne Olacak?
Peki, sonunda ne olacak? Kenan ve Elif’in hikâyesi belki de hepimizin içsel dünyasını yansıtıyor. Kenan çözüm arıyor, sabırsızca bir sonuca ulaşmayı bekliyor, ama Elif ise bu bekleyişin, birbirini anlamak ve duygusal olarak büyümek için bir fırsat olduğunu fark ediyor.
Ve biz, hep birlikte bu hikâyede ilerlerken, kendi bekleyişimizle yüzleşiyoruz. Belki de bu süreç, sadece bir sınavın ne zaman kalkacağını beklemek değil, aynı zamanda bu sürecin içindeki duygusal yolculuğu da kabullenmek.
Sizce bu hikâyede en çok kim haklı? Kenan mı, çözüm odaklı yaklaşımıyla, yoksa Elif mi, duygusal bağların gücüyle? Yorumlarınızı bekliyorum!
 
				